Gül hastalığı olarak da bilinen rosacea, kronik ancak tedavi edilebilir bir durumdur. Esas olarak yüzü etkiler ve genellikle alevlenmeler ve gerilemelerle karakterizedir. Gül hastalığı pek çok şekilde ve her yaşta gelişebilmesine rağmen, tipik olarak 30 yaşından sonra herhangi bir zamanda gelip gidebilen; yanaklarda, burunda, çenede veya alında kızarıklık olarak kendini gösteren bir durumdur. Bu kızarıklıklar, zamanla daha sert ve kalıcı olma eğilimi gösterir. Tedavi edilmediği durumlarda iltihaplı yumrular, sivilceler sıkılıkla gelişir ve şiddetli vakalarda burun fazla dokudan dolayı şişebilir ve engebeli olabilir. Hastaların yüzde 50 kadarında gözler de etkilenir; tahriş, sulanma ve kanlanma görülebilir. Gül hastalığı, tüm cilt tiplerini etkileyebilen bir hastalık türüdür.

Gül Hastalığı Türleri

Gül hastalığı, çok sayıda kişiyi etkileyen, kronik bir cilt rahatsızlığıdır. Kendi içinde dört türe ayrılan bu hastalıkta, her türün kendine ait belirtileri vardır. Bir kişinin, birden fazla gül hastalığı türüne sahip olması mümkündür. Gül hastalığının türleri şunlardır:

Eritematotelanjiektatik rosacea (ETR) olarak bilinen birinci alt tip, yüz kızarıklığı, kızarma ve görünür kan damarları ile ilişkilidir.

İkinci alt tip olan papülopüstüler (veya akne) rosacea, akne benzeri çatlaklarla ilişkilidir ve genellikle orta yaşlı kadınları etkiler.

Rinofima olarak bilinen üçüncü alt tip, burnunuzdaki cildin kalınlaşmasıyla ilişkili nadir bir formdur. Genellikle erkekleri etkiler ve sıklıkla başka bir rosacea alt türü eşlik eder.

Dördüncü alt tip, oküler rozasea olarak bilinir ve belirtiler genel olarak göz çevresinde kendini gösterir.

Gül Hastalığının Belirtileri

Gül hastalığının belirtileri her ciltte farklılık gösterebilir. Tipik belirtiler şu durumları içerir:

  • Yüzün ortasında kızarıklık,
  • Görünür kan damarları,
  • Şişmiş cilt,
  • Hassas cilt,
  • Ciltte batma ve yanma,
  • Kuru, pürüzlü ve pullu cilt,
  • Sivilce benzeri kopmalar ve kırmızı cilt,
  • Yağlı cilt,
  • Kabarık cilt lekeleri,
  • Engebeli cilt dokusu,
  • Çene, alın, yanaklar ve kulaklarda kalın cilt,
  • Büyük gözenekler,
  • Sulu ve kan toplamış gözler,
  • Kuru, kaşıntılı gözler,
  • Işığa duyarlı gözler,
  • Göz kapaklarında kırık kan damarları.

Gül Hastalığının Nedenleri

Gül hastalığının nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Son çalışmalar, yüzdeki kızarıklığın, nörovasküler düzensizlik ve doğuştan gelen bağışıklık sisteminin bir kombinasyonu ile başlatılan bir enflamatuar sürekliliğin başlangıcı olabileceğini göstermiştir. Bununla birlikte genetik ve çevresel faktörlerin de bu durumda rol oynadığı düşünülmektedir.

Gül Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Gül hastalığının belirtileri, hastadan hastaya farklılık gösterdiğinden, tedavi her vaka için bir doktor tarafından özel olarak tasarlanmalıdır. Bozukluk ile ilişkili çeşitli belirtileri tedavi etmek için bir dizi oral ve topikal ilaç kullanılabilir. Doktorunuz, özellikle kızarıklığı kontrol altına almak için tıbbi tedavi önerebilir. Çarpma ve sivilceler, durumu anında kontrol altına almak için genellikle oral ve topikal tedavi ile ilk tedaviyi alır, ardından remisyonu sürdürmek için tek başına bir anti-inflamatuar tedavinin uzun süreli kullanımı izler. Gül hastalığı için özel tedaviler artık her hasta için seçilebilen çeşitli formülasyonlarda mevcuttur. Uygun olduğunda, lazerler, yoğun atımlı ışık kaynakları veya diğer tıbbi ve cerrahi cihazlar, görünür kan damarlarını çıkarmak veya burundaki şekil bozukluğunu düzeltmek için kullanılabilir. Oküler rozasea, anti-enflamatuar ilaçlar ve diğer tedavilerle tedavi edilebilir ve bir göz doktorunun önerileri gerekebilir.

Cilt bakımı

Hastalar, uygun bir cilt bakımı rutini için doktorundan tavsiye alabilir. Nazik bir cilt bakımı rutini, gül hastalığını kontrol etmeye de yardımcı olabilir. Hastalara yüzlerini hafif ve aşındırıcı olmayan bir temizleyici ile temizlemeleri, ardından ılık suyla durulamaları ve kalın pamuklu bir havluyla yüzlerini kurulamaları tavsiye edilir. Hastalar gerektiğinde tahriş edici olmayan cilt bakım ürünleri uygulayabilir ve 30 veya daha yüksek bir SPF ile UVA/UVB koruması sağlayan bir güneş kremi kullanmaları önerilebilir. Hassas ciltler için hafif veya pediatrik formülasyonlar mevcuttur ve çinko veya titanyum dioksit içeren kimyasal olmayan (mineral) güneş kremleri mevcuttur.