Kronik ürtiker, halk arasında “kurdeşen” olarak bilinen ve altı haftadan uzun süren kaşıntılı kabarıklıklarla seyreden bir cilt hastalığıdır. Kaşıntı, kızarıklık ve aniden ortaya çıkan kabartılarla karakterize olan bu durum, hem yaşam kalitesini düşürmekte hem de tanı ve tedavi sürecinde zorluklara neden olabilmektedir. Günümüzde yeni tedavi yaklaşımları sayesinde kontrol altına alınabilen kronik ürtiker, doğru yönetilmediğinde psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilmektedir.
Kronik Ürtiker Nedir?
Kronik ürtiker, ciltte ortaya çıkan kaşıntılı, kızarık, kabarık lezyonların haftada en az iki kez tekrarlaması ve bu durumun 6 haftadan uzun sürmesiyle tanımlanır. Lezyonlar genellikle 24 saat içinde iz bırakmadan kaybolur, ancak sürekli tekrarladığı için bireyin hayatını önemli ölçüde etkileyebilir.
Kronik ürtiker genellikle iki ana gruba ayrılır:
Kronik Spontan Ürtiker: Belirli bir tetikleyici olmadan, kendiliğinden ortaya çıkar.
Kronik İndüklenebilir Ürtiker: Soğuk, sıcak, basınç, egzersiz, su gibi fiziksel uyaranlarla tetiklenen formdur.
Kronik Ürtiker Neden Önemlidir?
Kronik ürtiker her ne kadar yaşamı tehdit eden bir durum olmasa da, günlük hayatı olumsuz etkileyen, sık görülen ve dirençli seyreden bir hastalıktır. Uzun süreli kaşıntı, uykusuzluk, iş veriminde düşüş ve sosyal çekilme gibi problemlere yol açabilir. Ayrıca hastaların yaklaşık %30-40’ında anjioödem (cilt altı dokularda şişlik) de görülebilir.
Hastalığın nedeninin saptanması her zaman mümkün olmayabilir. %70-90 oranında “idiyopatik” yani nedeni belirlenemeyen olgulardan oluşur. Bu durum hastaların sıklıkla gereksiz testlere yönlendirilmesine ve yanlış tedavilere maruz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle kronik ürtikerin, deneyimli bir alerji uzmanı tarafından yönetilmesi önemlidir.
Tanı Sürecinde Nelere Dikkat Edilir?
Kronik ürtiker tanısı genellikle klinik değerlendirme ile konulur. Detaylı hasta öyküsü alınması en önemli adımdır. Fiziksel ürtiker tiplerinde provokasyon testleri (soğuk, basınç vs.) uygulanabilir.
Rutin olarak yapılan alerji testleri, çoğu zaman faydalı değildir çünkü kronik ürtikerin büyük çoğunluğu alerjiye bağlı değildir. Ancak bazı durumlarda, özellikle eşlik eden semptomlar varsa, aşağıdaki testler istenebilir:
Tam kan sayımı ve sedimantasyon
Tiroid otoantikorları
Karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri
ANA (antinükleer antikor)
C-reaktif protein (CRP)
Bu testler, altta yatan otoimmün ya da sistemik hastalıkların ekarte edilmesi için gereklidir.
Kronik Ürtiker Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar
Kronik ürtiker tedavisinin amacı, hastanın şikayetlerini kontrol altına almak ve yaşam kalitesini artırmaktır. Tedavi genellikle basamaklı olarak ilerler:
1. Antihistaminikler (1. basamak)
H1 antihistaminikler, ilk tercih edilen ilaç grubudur. Gerekirse doz 4 kata kadar artırılabilir. Ancak her zaman yeterli etki sağlanamayabilir.
2. Omalizumab (2. basamak)
Anti-IgE monoklonal antikoru olan omalizumab, antihistaminik tedaviye dirençli kronik spontan ürtiker hastalarında onay almıştır. Aylık enjeksiyon şeklinde uygulanır ve genellikle iyi tolere edilir. Etkisi çoğu hastada ilk birkaç haftada görülür. Omalizumab, kronik ürtikerin tedavisinde çığır açan bir gelişmedir.
3. Siklosporin (3. basamak)
Bağışıklık sistemini baskılayan bir ilaç olan siklosporin, diğer tedavilere yanıtsız hastalarda düşünülür. Ancak yan etkileri nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır.
Alternatif Destekleyici Yöntemler
Tedaviye ek olarak, bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve destekleyici önlemler de hastalığın kontrolünde yardımcı olabilir:
Stres yönetimi (meditasyon, psikolojik destek)
Histamin içeriği yüksek gıdalardan kaçınma (bazı hastalarda faydalı olabilir)
Cilt tahrişinden kaçınma (aşırı sıcak duş, parfümlü kozmetikler vs.)
Düzenli uyku ve sağlıklı beslenme
Ancak bu tür önlemler herkeste etkili olmayabilir. Kişiye özel planlama yapılmalıdır.
Kronik Ürtiker ve Otoimmünite İlişkisi
Kronik spontan ürtiker vakalarının önemli bir kısmında altta yatan otoimmün bir süreç olduğu düşünülmektedir. Özellikle tiroid otoantikorları pozitif olan hastalarda daha dirençli bir seyir gözlemlenebilir. Bu nedenle bazı durumlarda endokrinoloji ve immünoloji uzmanlarının birlikte değerlendirmesi faydalı olabilir.
Çocuklarda Kronik Ürtiker
Çocuklarda kronik ürtiker daha nadirdir ancak görülebilir. Tanı ve tedavi erişkinlerle benzer olmakla birlikte, ilaç dozları yaşa ve kiloya göre ayarlanmalıdır. Çocuklarda da çoğunlukla neden saptanamaz ve tedaviye dirençli olabilir. Omalizumab kullanımı çocuk yaş grubunda da giderek yaygınlaşmaktadır.
Sonuç
Kronik ürtiker, her ne kadar hayati tehlike oluşturmasa da, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen, karmaşık ve dirençli bir hastalıktır. Doğru tanı, gereksiz testlerden kaçınma ve bilimsel verilere dayalı güncel tedavi yaklaşımları ile bu hastalık kontrol altına alınabilir. Yeni nesil tedavi seçenekleri, özellikle omalizumab gibi biyolojik ilaçlar sayesinde hastaların önemli bir kısmında hızlı ve etkili sonuçlar elde edilmektedir. Kronik ürtiker ile mücadelede hasta eğitimi, sabır ve uzman desteği hayati öneme sahiptir.